1. Ekonomik şartların zorlaşması
Yüksek yaşam maliyeti, konut fiyatları, kiralar
İş güvencesizliği ve düşük gelir
Tek maaşla geçinmenin zorlaşması
Bu durum evliliği erteleme, çocuk sayısının azalması ve aile içi stresin artmasına yol açıyor.
2. Eğitim seviyesinin ve kadın istihdamının artması
Kadınların işgücüne katılımı arttıkça geleneksel ev içi roller değişiyor.
Evlilikler daha “eşitlikçi” bir yapıya yöneliyor, bu da eski kalıplarla çatışabiliyor.
Eğitimli bireyler ilişkilerde kalite, saygı, kişisel alan gibi konulara daha fazla önem veriyor.
3. Şehirleşme ve göç
Büyük şehirlere yoğun göç, aileleri geniş aileden çekirdek aileye dönüştürdü.
Komşuluk, akrabalık ve mahalle kültürü zayıfladı.
Yalnız yaşam oranları arttı.
4. Kültürel normların değişmesi
Evlilik artık “zorunlu” bir toplumsal ödev olarak görülmüyor.
Boşanma üzerindeki toplumsal baskı azaldı.
Bireycilik ve kişisel mutluluk kavramı ön plana çıktı.
5. Teknoloji ve sosyal medya etkisi
İlişkilerde kıyas, iletişim bozuklukları ve güven sorunları arttı.
Sosyal medya, insanlara geniş bir iletişim alanı sundu; bu hem fırsat yaratıyor hem de ilişkiyi zorluyor.
Gençlerin ilişkiden beklentileri dijital kültür tarafından şekilleniyor.
6. Demografik değişimler
Türkiye nüfusu hızla yaşlanıyor.
Doğurganlık oranı tarihsel olarak en düşük seviyelerde.
Gençler maddi nedenlerle evlilik ve çocuk planlarını erteliyor.
7. Psikolojik farkındalık ve hak bilinci
Toksik ilişkilere tahammül azalıyor.
Şiddet, baskı, manipülasyon gibi konularda farkındalık artıyor.
İnsanlar artık “mutsuz halde devam etmek” yerine sonlandırmayı daha normal görüyor.
Kısacası:
Türkiye’de aile yapısı, dünyadaki genel modernleşme eğilimiyle birlikte ekonomi, kültür ve teknoloji kaynaklı bir dönüşüm yaşıyor. Bu değişimi yalnızca “kötüye gidiş” olarak görmek yerine; yeni aile biçimlerinin, yeni değerlerin ve yeni rollerin ortaya çıkması olarak değerlendirmek de mümkün.

0 Yorumlar